Fantastik filmlerde ışınlanma ya da boyutlar arası yolculukla ilgili şöyle bir sahne vardır; odanın içinde, boşlukta, hava yoğunlaşmaya başlar, hafif bir renk değişimi olur ve havadaki değişimin en yoğun yerinde bir boşluk açılır, diğer boyuttan gelen insanlar da ordan bir anda giriverirler ortama.
Ben diğer boyutlarla dünya arasında bir geçiş kapısı olduğuna inanıyorum. Sadece filmlerdeki tanımlamaların gerçeğe uymadığını düşünüyorum. Bana göre dünyamız ile diğer boyutlar arasındaki geçişi sağlayan kapı, kadın bedenidir ve bu geçiş filmlerdeki gibi saniyeler içinde olmaz. Farklı boyuttan dünyaya gelen varlık, insanoğlunun yadırgamayacağı bir forma bürünmek ve çok uzaktan geldiği mesafeyi katetmek için bize göre uzun, (belki de geldiği boyuta göre kısa) bir zamana ihtiyaç duyar.
Kadın rahmi bu dönüşümü gerçekleştirdiği yerdir. Yolculuk tamamlandığında insanların yadırgamayacağı bir formda, açılan kapıdan dünyaya giriş yapar yeni dünyalı.
Dünyaya gelirken geçiş yaptığımız bu kapı tamamiyle bize özeldir. Aynı kapıyı kullanarak dünyaya gelen insan sayısı azdır. Sizin kapınızı kullananların dışında, dünyadaki tüm insanların yolu kendine özeldir. Aynı kapıyı kullandığınız kişi kardeşinizdir. Ve Sizin geçtiğiniz kapıdan biri geçip hayatınıza girdiğinde herşey değişir!
Aynı annenin rahminde büyüyüp dünyaya gelmek çok özeldir. Tamamiyle kardeşlerinizle paylaştığınız tek şeydir varoluş yolculuğu. Bu yüzden aynı anneden doğan insanların bağı çok daha farklıdır gibi geliyor bana.
Allah’a şükür bir kızkardeşim var. Çocukluk çağımız boyunca birbirimizi yesek de, genç yetişkinlikten itibaren birbirimizin hayatındaki yerimizin farkına vardık. Bugün onun doğum günü. İyi ki doğurmuşsun annecim, İyi ki doğdun Cankuş’um. Nice sağlıklı, mutlu yılların olsun. Aramızdaki bağın fiziksel mesafelerden üstün olduğunu deneyimlediğimiz zamanlardayız. Farklı yarıkürelerde, farklı zaman dilimlerinde, farklı mevsimlerde yaşasak da kalplerimizin bir olduğunu hissetmek harika.
Kardeşlik üstüne birşeyler yazdığımda kızkardeşimin neler söyleyeceğini biliyorum. Neden tek çocukta kaldın? Neden çocuğuna kardeş doğurmadın? (Gerçi nedenim çok somut ve ortada ama neyse) Biliyorum ki bu söylenmeleri bir kez daha duyacağım. Kızım da teyzesinin modelinden. Bazı insanlar her bahar aşık olur, benim kızım her bahar kardeş ister. Kardeş isterim şenlikleri bir süredir bizim evde devam ediyor. Ve fakat şenlikler durumu değiştirmeyecek. Kızımın gerçekliği de tek çocuk olması. Ben bu konuda açıklama yapmaktan vazgeçtim artık. Bence kızım da biliyor durumu ama içinden gelen isteğe karşı çıkamıyor. Ben de itiraz edip isteğini ifade etmesini bastırmaya çalışmıyorum.
Kardeşimle aramızdaki bağı düşündüğümde, O’na dair hislerimin yoğunluğunu hissettiğimde, kızımın da bir kardeşi olsaydı diye aklımdan geçtiği oluyor. Bu düşünce, ışınlanmanın odanın içinde saniyeler içinde olması kadar da fantastik geliyor aynı zamanda.
Kardeş candır, aradaki bağ muhteşemdir ve fakat tek çocuk olmak da dünyanın sonu değildir. Kardeş olmak bir yana kan bağı olmayan insanların dahi çok sağlam bağlar kurabildiğini de biliyorum. Kızım da bu çeşit bağları olan bir insan olacak ileride.
Yıllık "neden kardeş doğurmadın!"
savunmamı da yaptığıma göre.
İyi ki doğdun Seyhun, senin gibi bir kardeşim olduğu için çok şanslı hissediyorum. Cesaretine, yeniliklere açık oluşuna, kendine güvenine ve kendini ifade edişine her zaman hayranım. Kızımın rol modellerinden biri olacağını biliyorum ve buna seviniyorum. Doğum günün kutlu olsun…