top of page
  • Seyhan Sevinçler

Bazen içinizdeki çocuğu beslerken, doğurduğunuz çocuk da beslenir...


Ben bir resim severim. Resim çizemem, ama boyaları ve renkleri çok severim. Resimlerin yapılış tekniği ya da kullanılan malzemeden çok ressamın nasıl bir ortamda çizdiği, o resmi tuvalde yaratırken nasıl bir hayat yaşadığını merak ederim. Bu sebepten ressamların hayatlarını okurum. Resmi çizdiği dönemdeki yaşantılarıyla ilgili bilgi edinebiliyorsam resme bakışım değişir, heyecanlanırım, etkilenirim, kendimce daha bir anlarım o resmi.

Bu eğilimimden dolayı kızım da ufaktan ressamlara ve hayatlarına maruz kaldı diyebilirim. Çünkü onu müzeye götürdüm, çünkü ona ressamların hayat hikayelerinin anlatıldığı çocuk kitapları aldım. Bunu "ben seviyorum çocuğum da sevsin" diye yapmadım elbette. Ben sevdiğim halde o sevmeyebilirdi. Mesela Miro'yu çok sevdi. Sabancı Müzesinde Miro sergisine gittiğimizde sanırım henüz 3,5 yaşındaydı 4'ü tamamlamamıştı. Tek tek her resmin açıklamasını dinlemişti. Tabii Miro'nun renkleri ve çizgilerinden küçük bir çocuğun etkilenmesi çok doğal.

Miro'yu sevdiği gibi Van Gogh'u sevmedi mesela. Van Gogh ve Ayçiçekleri kitabını uzun zaman önce almıştım. Yüzüne bile bakmadı kitabın, hoşlanmadı. Öylece bir kenarda duruyordu kitap. Bu akşam yatmadan önce kitap seçerken eline aldı ve "anne bunu okur musun?" dedi.

Vincent Van Gogh'un gerçek yaşamından bir öykü olduğunu söyledim, ilgisini çekti. Kİtabı okuduktan sonra hızımı alamadım tabi. Gel sana Camille ve babasının portrelerini göstereyim Vincent nasıl çizmiş görmek ister misin? dedim. Van Gogh kitabını aldım hemen kitaplıktan, sayfalarına baktık. Çocuk kitabındaki tabloları bir de diğer kitapta gördü. Sayfalara dokunup dokuyu hissetmek istedi. Bu baskı, gerçek yağlıboya resim değil dedim. "Keşke baskı olmasaymış, çizim olsaymış" dedi. Biraz Van Gogh hakkında konuştuk.

Ve sonra kızım bana şöyle dedi "Anne ben bildiğim şeylerin tekrar anlatılmasını sevmiyorum, böyle yeni şeyleri duymayı seviyorum" (Tabii bunu duyan ben mest oldum)

Yine de aklınızdan çıkarmayın, birşeyi siz seviyorsunuz diye çocuğunuz da sevmek zorunda değil. Ve yine aklınızda tutmanız gereken diğer bir gerçek de şu ki; siz birşeyi seviyor ve ilgileniyorsanız, o şey sizi heyecanlandırıyor ya da mutlu ediyorsa bilin ki çocuğunuz da onu sevecektir. Çünkü sevdiğiniz birşeyle ilgilenirken yaydığınız enerjiyi çocuğunuz alır, hisseder.

İlgilendiğiniz birşeyler olsun, çocuğunuz onunla ilgilenmese dahi, sizin ilgiyle heyecanla birşeyle uğraşma davranışınızı model alır. Her halükarda kazançlı çıkarsınız.


59 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Başarılı çocuk yetiştirmek isteyenler parmak kaldırsın!

Ebeveyn olma yolculuğu ilk olarak cinsiyet konusunda beklentilerle başlar. Kız olsa... erkek olsa... Çocuğun sağlıksız doğabileceği kaygısıyla insanlar cinsiyet tercihlerini ifade etmeyi bıraksalar da

16 Ağustos ve Sonrası...

1997 yılında Marmara Ünivesite'sinden psikolojik danışman olarak mezun oldum. Yalova'da yaşamayı tercih ettim, ve kendi alanımda iş bulamadım. Kendime hiç uygun olmadığını, ancak deneyimledikten sonra

bottom of page