top of page
  • Seyhan Sevinçler

Uzaklara -Çocukla- Yolculuk


2016 yaz aylarında, uzaklardaki sevdiklerimizin yanına gitmeye niyet ettik. Kızkardeşim, eşi ve oğluyla birlikte Yeni Zelanda’ya gitmişti. Aylardır görüşmüyorduk ve Türkiye’de kalan aile bireyleri olarak onları çok özlemiştik. Bütün planlar bir gün annemin “biz şimdi gidemeyiz, sana destek olalım siz gidin” demesiyle başladı. Ben tek başıma bu işin altından kalkamazdım. Sağolsunlar, Annem ve Babam her zaman olduğu gibi yine bizler için kendilerini bir adım geriye çekip, iki kardeş buluşmamıza fırsat yarattılar, minnettarım.

Tabii annemin ağzından bu teklif çıkar çıkmaz, kardeşimle yazışmalarımız, uçak bileti bakmalarımız başladı. Gidilecek yol Dünya üstünde, yaşadığımız yere, olabilecek en uzak kara parçası olduğundan ve ben bu yolu 5,5 yaşında ve zaman zaman sağlam arızaya bağlama kapasitesi olan kızımla uçacağımdan dolayı tek aktarmalı bir uçuş olsun istiyordum. İstanbul’dan Yeni Zelanda’ya hem cebimize hem tek aktarma isteğimize uygun uçuşu sonunda bulduk. İstanbul - Dubai; Dubai - Auckland. Emirates ile uçacaktık. Dubai’de 9 saatlik bir beklememiz vardı. Kış mevsiminden yaz mevsimine, bizden 10 saat ileride olan bir zaman dilimine gidecektik. Uçak rezervasyonumuz tamamlandıktan sonra, koltuk ve menü seçimi, Dubai otel konaklaması gibi ayarlamaları Emirates websitesi üstünden kardeşim yaptı. Sağolsun beni bu tarz ayrıntılarla uğraştırmadı. Benim için vejetaryen menü ve kızım için çocuk menüsü seçtik. Çocukla rahat olabileceğini düşündüğümüz bir lokasyondan koltuğumuzu seçtik. Ve ardından vize başvurusu maceramız başladı.

Vize Macerası

Yeni Zelanda vizesine online başvuru yapılıyor. Ve fakat ben kızımla gideceğimden birebir başvuru yapmamız gerekti. Bu noktada sıkıntılar başladı zira Yeni Zelanda turist vizesi ülkemizdeki büyükelçilik tarafından verilmiyor. Başvuruyu online yapıp, hazırladığım evrakları Dubai’deki vize merkezine postalamam gerekti. Uçuşumuza 1 ay kala vizeden red cevabı geldi. Ülkeme dönmek için yeterli motivasyonum olmadığına kanaat getiren vize yetkililerinin cevabı bize şahane bir hayal kırıklığı yaşattı. Yılmadık… Vazgeçmedik… Tekrar bir dilekçe yazıp başvurduk. Kısaca “vallahi billahi döneceğim yurduma, kurbanın olam ver sen bana şu turist vizesini” tadındaki ikinci başvurumuz, uçuşumuza 10 gün kala onaylandı ve uçuşumuza birkaç gün kala pasaportlarımız elimize ulaştı.

Uçuş Macerası

Mutluyduk, yaşasındı, kardeşimi ve yeğenimi görecektim. Kıştan yaza gidecektim. Yeni yıla dünyada herkeslerden önce girecektim. Bu heyecanla son hazırlıklarımızı tamamladık. 19 Aralık günü İstanbul Atatürk Havalimanından Auckland’a doğru yola çıkmak üzere buradaki sevdiklerimiz tarafından uğurlandık.

Tüm bu süreçte gideceğimiz yol gözümde büyümekteydi. İstanbul’dan Dubai’ye uç. Orada in otele git. Otelden tekrar havaalanına dön. Allah’ım sorunsuz geçsindi. Hayırlısıyla, Dubai’den ikinci uçağımıza binseydik içim rahat edecekti.

Çocuklu ilk uçuşum değildi bu seyahat. Kızım 5 aylıktı ilk uçak yolculuğunda. Kısa bir uçuştu. İstanbul - Amsterdam. Ve tek başıma değildim o zaman. Tek ebeveyn olarak uzun yol gidecek olmanın stresi vardı üstümde.

Pasaporttan geçtik. Türkiye’deki sevdiklerimizi arkamızda bıraktık. Yenizelandada’ki sevdiklerimize doğru harekete geçtik. Daha uçağın kapısına varmamıştık ki Rus büyükelçisinin vurulduğu haberini aldık. Ülkemde aksiyon bitmiyordu. Ve ben tüm bunlara bir aylık bir mola vermek istiyordum. Uçağa binerken tek stresim “bu yol nasıl bitecek” düşüncesi olsun istiyordum. 20:30’da uçağa bindik. Akşam yemeğini yedikten sonra kızım uyudu. Dubai’ye indiğimizde uykusunun en derin yerindeydi. Uyandırdım. Ben uyandırdım o tekrar uyudu, ayılamıyordu. Öyle böyle derken Dubai havaalanına indik. Peki otele gitmek için ne yapacaktım. Sora sora, arkadamda uykulu yavruyu çekiştire çekiştire, günübirlik vizeyi alıp pasaporttan çıktım. Dubai havaalanındaki özellikle pasaport kontrolündeki görevliler çok suratsızdı. Pasaportu uzatıyorum, kadın şöyle bir doğrulma hareketi bile yapmıyor, eline değene kadar pasaportu ben uzatmalıyım. Lütfedip bankonun üstünden almadı. Bunu da buraya not edeyim. Neyse… O koskocaman havaalanı içinden geçerek bizi otele götürecek servise ulaştık. Otelde check-in sırasına girdiğimde Kızımı lobideki bir koltuğa yatırdım. Nihayet odamızdaydık. Birinci bölüm bitmişti. Sabah 7’de uyandırma servisi arayacaktı. 3 saat kadar uyuyabildik. Kalkıp yalandan bir kahvaltı yaparak, havaalanına doğru yola çıktık. Gündüz aydınlığında şehri gören kızım, bina ve inşaat çokluğundan mütevellit şehri İstanbul’a benzetti.

Aktarma ve Sonrası…

Nihayet tekrar havaalanındaydık.İkinci uçuşumuz 16,5 saat sürecekti. Uykusunu almış, kahvaltısını yapmış enerjik 5,5 yaş ile 16,5 saat bir uçağın içinde nasıl geçecekti. Derin bir nefes aldım ve uçağa bindim. Yerimiz gerçekten çok iyiydi, uçağın ön bölümünün en arka sırasındaydık. koltuğun arkası duvara dayanmıyordu, arkamız koridordu, servis mutfağı hemen yanıbaşımızdaydı ve hemen sağ yanımız çıkış kapısına bakıyordu. Ferah olarak tanımlayabileceğim bir lokasyondu.

Tabii ki kızım uçak yemeklerinden hiç hoşlanmadı. Neyse ki benim menümden yiyebileceklerini onun tabağına aktardım, yanımızdaki aburcuburlarla destekledim. Aslında uçaktaki servis ve menü yeterliydi. Kızımın dışarıda yemekle sorunu olması, soslu şeyler yememe alışkanlığı bizi sıkıntıya sokuyordu. “Uçaktayız, bunlardan birini yemelisin, yoksa enerjin azalır ve tatilimizde hastalanabilirsin” söylemlerimi dikkate alarak yine de kendini ayakta tutacak kadar birşeyler yedi. Bu işbirliği için teşekkür ettiğimdeyse “acaba teyzeme gidiyorum diye mi böyleyim” diye de uyumunun sebebini açıkladı.

16,5 saat… Karnımdayken bile kıpır kıpırlıktan kordonunu 3 tur boynuna dolayan, tv izlerken, çizgifilm mi izliyor yoga mı yapıyor diye düşünmeye neden olabilecek kadar şekilden şekile giren, yeme saati sektiğinde agresifleşmeye başlayan canım kızım ile geçecek 16,5 saat…

Ve tabii ki hazırlıklıydım. Okumak için kitap, boyamak ve sticker yapıştırmak için aktivite kitabı, yeniyıl için hazırlanacak kartlar ve zarflar, boyalar, puzzle, oyuncak bebek,ipad ve atıştırmalıklar. Emirates’in ekranı da bir hayli doluydu. Kah çizgifilm izledik, kah kitap okuduk. Sıkılmaya başlamıştı ki haydi teyzenler için yeni yıl kartları hazırlayalım dedim. Bitirdiğimiz aktiviteyi kaldırıp yenisini çıkarttığım bir anda hostesle gözgöze geldik “ne kadar organizesiniz” dedi. “uzun uçuş ve 5,5 yaş” dedim, gülümsedik… yaklaşık 2,5 - 3 saat kadar uyudu kızım. Yaklaşık 5 -6 kez uçağı en önden en arkaya turladık. Ve nihayet Auckland semalarına girdik. Pasaport ve kontrollerden geçtikten sonra Sevdiklerimize kavuştuk. Auckland havalimanındaki tüm görevliler gerçekten güleryüzlüydü, hava güneşliydi ve biz mutluyduk…

315 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Başarılı çocuk yetiştirmek isteyenler parmak kaldırsın!

Ebeveyn olma yolculuğu ilk olarak cinsiyet konusunda beklentilerle başlar. Kız olsa... erkek olsa... Çocuğun sağlıksız doğabileceği kaygısıyla insanlar cinsiyet tercihlerini ifade etmeyi bıraksalar da

16 Ağustos ve Sonrası...

1997 yılında Marmara Ünivesite'sinden psikolojik danışman olarak mezun oldum. Yalova'da yaşamayı tercih ettim, ve kendi alanımda iş bulamadım. Kendime hiç uygun olmadığını, ancak deneyimledikten sonra

bottom of page